Asrımız âhir zaman asrıdır.
Bugün beşeriyet dünyaya nisbetle akıllı, âhirete nispetle deli olanlarla doludur. Hakiki mü'minin sevinci olsa da hüznü kalbinde yaşar.
Kalbin en büyük ölümü, ALLAH’tan ve onu anmaktan gafil yaşamasıdır.
Bildiği hâlde bilmemezlikten gelmek, bilmediği hâlde bilir görünmek asrımızın mümeyyiz vasfıdır.
Hakiki bilgi Hak erenlerinin ağzından alınır, defter köşelerinden değil... Tam bilgi, halktan gelen, HAKK varlığı ile VAR olandan alınır...
İnsanın bilmediği şey önünde ses çıkarmaması ilimdir.
Ve ilmin yetmediği şeyde o bilgin kişiye teslim olmak İslâmiyet sayılır. Ni’met gelir, şükür bulamayınca gider.
Bu şükürsüzlükler birleşince memleketden bereketler kalkar, âfetler görülür.
ALLAH'a secde ettiğiniz göz yüzlerinizi başkalarına karşı zillete düşürmeyiniz azîz olursunuz...
ALLAH'ın kudreti önünde sessiz durmak ve ondan birşey talep etmemek, sabırlı olmak, razı olmak, dua ile birşey isteyip, israrda bulunmaktan daha evlâdır.
Bu hâller bir işaretdir.
İşaret sır âlemi için gizli bir kelâmdır.
Buna ererlerin aklı erer.
Zira hükümde hareket vardır.
Bilgide ise sessizlik...
ALLAH'dan korkan kimseden herşey korkar.
ALLAH'dan korkmayan her şeyden ürker.
ALLAH'dan ve salih kullardan utanırım...
Dinsizler, dinin aleyhinde bulunurlar.
Dinsizliğin ne gayesini, ne de insanlara faydasını gösteremezler.
Birisinde mezarın ötesi yok, ALLAH’sız, âhiretsizdir.
Diğerinin iki tarafı ALLAH'ü Zülcelal ile doludur.
Kimseyi korkutmak şiarım olmadığından kimseden korkmam!
Kendi basit elbisemi ve basit yaşayışımı, başkasından alınacak emanet kürke, apartman, otomobil ve diğer refaha değişmem.
Her hususta kanaat ve sabır hasletim herşeye kâfidir.
Kanunu, vicdanın inkiyada mecbur olduğu, ahlâk kanunu olarak kabul eder,
ALLAH'a ibâdet eder, Peygambere ruhumla inanır, Kur’ânı takdis eder, onunla amel ederim.
Başka birşey bilmem, şikâyetim yoktur.
Ne insandan, ne hayvandan, ne dünyadan...
Dindar, o mes’uddur ki,
İbâdetinde riya,
İşinde hiyle ve yalan,
Midesinde haram yoktur...
Bir kimse ALLAH ile olursa:
Onu kimse ürkütemez.
Ne cin taifesi ne de insan, ne yer haşeresi, ne de yırtıcı hayvan, hiçbir mahlûk ona dokunamaz.
Öğünmeyi hiçe sayanın yanında, bütün kötülemeler kendiliğinden sıfıra düşer.
Bu günün dünyasında namaz kılan, oruç tutan mes’uddur.
ALLAH'ın yardımı olmasa bunları yapamaz.
İşte bu makam şükür makamıdır.
Sabredin, bu anlattığım şükür makamında kalmaya gayret edin.
Katiyyen, katiyyen doğruluktan ayrılmayınız.
GIYBET etmeyiniz.
Kabirde suallerin birisi gıybetdir.
Gıybetden ALLAH’a kasem ederim ki “kabir azabı” vardır.
Bu hengâmenin doğurduğu toz ve duman yarın kalkacak, kimin atlı, kimin yayan olduğu görülecektir.
İnsanlar yalnız ekmekle değil, iyi söz ve nasihatlarla da beslenirler...
Akıl ve mantığa hitap etmeyen şeylere inanmak çok müşküldür.
Hezeyan, kötü kaygı, pis duygudan gelir...
Ölüme yokluk adını vermekle ömür zehirlenmiş olur.
Yokluk itikadı çok sefil bir düşüncedir.
İnsanoğlu, aklı ile, ilmi ile, kitabları ile ölüm karşısında hıçkırmış durmuştur. Tansiyon, kanser, kalb yetmezliği ve saire gibi hastalıklar ve isimler ölümü izah değildir.
ÖLÜM'ün izahı:
Kahkahaların, eğlencelerin, zevk ve sevinçlerin, zulüm ve cinâyetlerin, haksızlıkların, haramların, gıybetlerini hangi mahkeme dosyasına işlendiğini açıklamakla olur.
Bunları, akla, ilme, fenne arzetligimizde:
Cevabın: “Bilmiyorum!” olacağı tabiîdir.
Ölüm kadar müphem olan “Bilmiyorum!”un, “Bilmiyorum!” kadar karanlık bulunan ölümün hakiki hâlini, izahını, iman kürsüsünden dinlemek mümkündür...
İman, mahluku HÂLIK'a bağlayan zarurî ve mânevî bir bağdırki, zerrelerden kürelere, nebatlardan hayvanlara, insanlardan ruhanîlere kadar umumî bir tezahür arzeder.
KUR’ÂNI KERÎM'de :
“Yedi gök, yer yüzü ve İçindekiler ALLAH'ı tesbih eder. Hiç birşey yoktur ki, onu hamdü senası ile tesbih etmiş olmasın. Lâkin siz onların teşbihlerini anlayamıyorsunuz.”
“Vennecmü veşşecerü yescüdan”
“Çimen, ağaç secde etmektedir.”
Buradaki “necm” yıldız değil, çimen mânâsınadır.
Çimen çokluk ifade eder.
“NÜCUM” Kur’ân dilinde yıldızdır. Çoğul olarak mânâsına gelir...
Görmez misin göklerde ve yerdekiler, saf saf kuşlar secde etmektedirler. Onların her biri niyazlarını ve tesbihlerini bilir. ALLAH da onların yaptıklarını bilir... Yaratılışta insanlarda umumî nizama uyma, fazilet, adalet, doğruluk, hasletlerinin devamı bir secdedir.
Dikkat edilecek olursa Cihan;
Bir insü cin mabedi,
Bir hamdü sena ifadesi,
Bir niyaz ve tesbih silsilesidir...
Yalnız insan;
Hilkati şerefine hür bırakıldığı, bir iradeye bağlandığı cihetle umumî taat ve inkıyad neş'esini izhar edememiştir.
Bu noksan ve hüsran onun temiz fıtratına ait değil...
Kıymetlerini fâni şehvetlerin tırnaklarına, gelip geçici emel ve arzuların dumanlarına bırakıp kaybetmesindendir.
ÖLÜM, bir yokluk - varlık bataklığı değil...
Pırıl pırıl açılacak bir EBEDİYET sabahının son karanlığıdır.
Bu muazzam görüşü Peygamber meşalesi altında iman yolculuğuna çıkanlar başarabilir...
ŞÜKÜR yolunu tutmadan bol rızık istemek fitnedir.
Sabır olmazsa rızgın darlığı fitnedir.
Zira Hakk’a itirazdır.
İman, kadere ve hükümlerine uyulduğu takdirde ayakta durur.
Elinizde bulunan kitabdaki bahisleri çok okuyun!
Anlamaya çalışın...
Düşünün, içinde gizli çok şeyler vardır!
Cümleler üzerinde durun...
170 sayfalık kitab içinde 170 ciltlik kitab gizlidir.
Çok rica ederim!
Okuyun, düşünün...
Sonra, “SU” bitmek üzeredir.
Onda boğulmak tehlikesi vardır.
Ha ağalar...
Hepinize söylüyorum........
Beylere.....
Diğerlerine..............
Bu yazıları da kaybetmeyin! Yazık olur. Bir deftere kaydedin.
Şunukat'iyyen unutmayın!
GIYBET etmeyin!
RESÛL'ün tebliği vardır:
“Kabir azabı vardır gıybetde”
Ve fesad çıkarmaktan.. Aman oğlum! Çok dikkat edin!..
Kimsenin aleyhinde bulunmayın!..
Benim kulaklarım çok uzundur.
Gözlerim fersizdir amma...
Duyar. Görürüm.
Sonra aranızdan habersiz geldiğim gibi çekilme hünerini de bilirim!..
ALLAH'ın selâmı üzerinizde olsun!
Gurbetden...
08.02.1975
Mümeyyiz : Temyiz eden, ayıran, iyiyi kötüyü farkeden. * İmtihandaki talebenin bilgisini imtihan ederek yoklayan kimse. * Gr: Tırnak işareti.
Şiar : İz, belirti, işaret, nişan, ayırt edici iyi âdet. * Üstünlük veren işaret. * İnsanın gömleği. * Ölüm. * (Şa'r. C.) Kıllar.
Gıybet : Arkadan çekiştirmek. Hazır olmayan birisinin aleyhine konuşmak. Birisinin gıyabında hoşuna gitmeyen bir şeyi söylemek. (Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerâhet edip darılacaktı. Eğer doğru dese; zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır. M.)