Peygamber: Farsçadır.
Kitabı olsun olmasın Cenab-ı Hakk’ın emirlerini, nehiylerini tebliğ memuriyeti mânevîsiyle taraf-ı ilâhîden gösterilen zât-ı şerîf...
Nebî: Tarafı ilâhîyeden kullara tebliği ahkâm eden zât-ı şerîf.
Kitabı olmayabilir.
Resûl: Elçi. Cenab-ı Hakktan kitabı ile gönderilen zât-ı şerîf. Peygamber. R i s a l e t :
Resûllük. Peygamberlik. Hakk izni ile kendisine verilen vazifenin makamı. Hakk nûrunun kudretinin, güçlerinin hakikatini bildiren Resûlde tecellî eden makam...
Cesedleri bu nûrun makesi olan mekândaki varlığı kul olarak “Nebîlik” bu nûrun icaplarını izhar ve tebliğ ettikleri müddet-i nübüvvet.
Dünyadan çekildikten sonra sona erer.
Ruhları her iki lâ mekân ile mekânı kelâm ile birleştiren Hakk’ın nûrunun makesi ALLAH'ın elçisi olması.
Bu bâkidir.
İNZAL : indirmek, defaten indirmek NÜZUL : Yukarıdan aşağı inmek
TENZİL : Tedricen indirilmek, inzal bu mânâda kullanılmaz.
Cenab-ı ALLAH kelâmında “Ben” ve “Biz” lâfızlarını kullanır.
BEN : Zât-ı ahadiyetleri
BiZ : Esmâları ile tecellî şekilleridir.
VAHİY : “Ben” zât-ı ahadiyetinden sudur eder.
BiZ : Kudret ve güçlerinin devamlı tezahurlardır.
MESELÂ : Orucun mükâfatını bizzât ben vereceğim buyrulması hususîdir demektir.
Diğerlerinin mükâfatını kim veriyor?
Burada “Ve ila rabbike fergab : Rabbına rağbet et! “ âyetindeki sır gizlidir. Burada vahyin şekillerini düşünmek gerek...
1 - Dağa vahyettim BEN
2 - Ağaca vahyettim Ben
3 - Arıya vahyettim Ben
4 - Meryem'e vahyettim Ben
5 - Resûlü Ekrem'e vahyettim Ben
6 - Nebîlere vahyettik BiZ.
Âdem göğe bakarak.
Bütün peygamberler göğe bakarak Musa Tur'da alev ve ağaca bakarak İsa göğe eNerini kaldırarak Tur'da vahiy alırlardı.
Resûlü Ekrem ise; zaman ve mekân ta’yin etmeden her yerde mübârek kalblerine çevrilerek vahyi Cebrail vasıtası ile alırlardı.
“Lâ nüferriku beyne ahadin min rusulih” âyeti kerimesi “Ben” ve “Biz” lâfızlarında gizli Hakk’ın murad ve arzusundaki hikmetin ifadesidir.
Biz: Cesedde câri Hayy’ın husule getirdiği bütün havas ve hassalar.
Her türlü işleme. Değişmeyen ahenk.
13.3.1982 Cumartesi
Tebliğ : Ulaştırmak. Götürmek. * Bildirmek. * Eriştirmek.
Ahkâm : (Hüküm. C.) Hükümler. Kanunlar. Nizamlar.
Ma’kes : Akis yeri. Akseden yer. (Ayna, güneşin ma'kesi olduğu gibi.) Sudur : Olma, meydana gelme. Sâdır olma. * (Sadr. C.) Göğüsler, sadırlar. Tezâhur : Zâhir olma ,ortaya çıkma.
Lâfız : Ağızdan çıkan söz, kelime. * Bir şeyi atmak.
“Ve ilâ rabbike fergab” : “Ve yalnız Rabbine yönel.” (İnşirâh 94/8)
“Lâ nüferriku beyne ahadin min rusulih” : “ALLAH'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız...” (Bakara 2/285)
Cesed :Ten, gövde, Vücud, beden. Ruhsuz vücud.
Havas : hevesler, Gelip geçici istek. Nefsin hoşuna gitmek. Devran edip gezmek. Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek.
Hassa : (C.: Havass) İnsanın kendisine tahsis ettiği şey. Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan şey. Bir şeye mahsus kuvvet. Te'sir. Menfâat. * Âdet ve alâmet. Ekâbir, kavmin ileri geleni.