İLİM

Kâinatın kanunlarını, nizamını, hadiselerini tetkik, akla sokup idrak etmeye, bunlardan bazı hakikatları çıkarmaya İLİM diyoruz.

Bu ilimlere tecrübe, tetkik ve akıl ile varılıyor.

Bunun hududu (yani ilmin) yokmuş gibi görünürse de aklın durduğu bir hudud var gibidir.

Görünen de ve görünmeyen de doğrudur.

Maddeden görünmeyen atoma kadar ve atomdan maddeye kadar... Hep ilmin ve aklın dolaştığı hududlardır.

Bir de bu hududların ve aklın, idrakin dışında ulaşılmayan ilimler vardır. Burada aklın hududuna sokulamayacak sözler hadiseler vardır.

Bunlara yani bu ilme varılıp, anlaşılmaz, öğrenilemez.

Metodu vardır, denemez.

İnsanda meknuz kudret âleminin bazı farkında olunamayan kuvvetleriyle bilinir. Bu da ruhun o âleme mensup olduğundandır.

En basit kaba bir misal, rüya diyelim...

Rüya hâlledilemez.

İnsan rüyada uçar.

Her şeyi görür işitir, bazı haberler alır.

Rüyada gölge, koku ve küfretmek yoktur.

Başka her şey vardır.

Bu; “gölge yoktur. Koku yoktur. Küfür yoktur” kelimelerini hakkıyla araştır yokla...

Sözümüz doğrudur.

Bunlardan başka rüyada her şey vardır...

Rüyalar hakkında ta’birler, tefsirler yapıyorlar.

Bir de fevkalâde hâller vardır:

Bunlara genel olarak keramet diyorlar Kim. Herkes...

Tayy-i mekân, tayy-i ses, tayy-i renk, tayy-i eşya, bu olaylar vardır. Öğrenilmez, öğretilmez ancak varılır...

Bir çocukta nasıl görünmez, görünür “hassalar” hareketlerle çocuk büyüdükçe ortaya çıkarsa bu da onun gibidir.

Biz buna muhtelif isimler veririz.

Tekâmül, inkişaf daha bir çok sözler yeni moda aşama...

Buna varılmadan anlaşılmaz.

Var olan anlaşılamayan bu ilim nedir.

1 - İlm-i ledün...

2 - İlm-i ercül (ayak ilmi), yürüme ilmi...

Rahmetullahi aleyh hocam bunlardan bahsederken şöyle söz ederdi: “İnsan, ilâhî azameti ruhunda hissettiği gibi konuşmak yetkisi ile yaratılmamıştır. Hisseder o kadar. Anlayamaz. Akıl, nihâyet ALLAH'ı bulamayacağını anladığı dakikada da insan ALLAH'ı bulmuştur. Kendi kendini bilen ve kıymetini yükselterek benliğini kaybeden kimse bir ilme yanaşabilir.”

Aleyhisselâm : Kendisine selâm olunan. Canı güvenilen.

Radyallahi anh : ALLAH'ın kendisinden razı olduğu.

Hazret : Hazır bulunan. Hakk emirlerine her an âmâde. Huzur. Zât

İslâm : ALLAH için teslim olan, canını esirgemeyen demek.

“Felemma eslemna”

Sultan : Bürhan demektir. Bürhan sahibi olan. Saltaya mâlik.

Emr ü ferman elinde olan.

S : Subahanellezî isrâ L : Katiyyen söylenemez T : Tâ Hâ. Tâ Sîn Mîm.

A: İkra

N : Nûn vel kalem. “Kün!”de “Nûn”un içindedir.

Kaddese sırru : Sırrı mukaddes olsun demek.

Kaddesallahu sırrıhu : Cenab-ı Hakk sırrını takdis eylesin.

Emr ü ferman elinde olan. (Felemma eslemna)

Meknuz : Gömülü define, örtülü, gizli. Hıfzedilmiş, mahfuz.

Ta’bir : (Tâbir) İfade, anlatma. Söz. Mânası olan söz. Deyim. * Terim. * Rüya yorma. (Ubur. dan) Herhangi bir şeyden ve hâdiseden, başka bir hak ve faydalı mânaya geçmek, intikal etmek ve ibretlendirmek ve ders almak.

Tefsir : Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr etmek. * Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak. * Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab. * Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir. (Bak: İctihad)

Fevkalâde : Âdetin fevkinde. Ayrıca, hususi surette. Bilinenlerin üstünde. Müstesna ve yüksek bir surette.

Nizam : Sıra, dizi, düzen. Dizilmiş olan şey, sıralanmış. * İcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide. * Bir işin sebat ve kıyamına medâr, sebep olan şey ve hâlet.

Tayy : Bükmek, sarmak, dürmek. * Kaldırmak. * Geçmek. * Açmak. * Çıkarmak. Bir haberi ketmetmek. Kasten açtırmak. * Atlama, üzerinden geçme.

Tayy-i mekân : Mekânı ortadan kaldırmak. Bir şahsın bir anda muhtelif yerlerde görünmesi.

Tekâmül : Kemâl bulma. Olgunlaşma.

İnkişaf : Açılma. Meydana çıkma. * Yetişme. * Terakki etme, ilerleme. * Gizli sırların bilinmesi.

Âmâde : Açılma. Meydana çıkma. * Yetişme. * Terakki etme, ilerleme. * Gizli sırların bilinmesi.

Ledün : İnd kelimesi gibi, zaman ve mekân zarfıdır.Hel-i istifhâmiye mânasına geldiği de vâki’'dir. Kamus Müellifine göre ledün ile ledâ, aynı şeydir. Başkaları ise tefrik etmişlerdir. Demişlerdir ki: Ledün kelimesi zaman ve mekânın evvel ve ihtidasından muteberdir.

Felemma eslemnâ : Biz teslim olunca, İslam olunca.

Saltaya mâlik : Saltanat. Kudret, kuvvet. * Hâkimiyet, padişahlık. * Tantana, gösteriş, debdebe. * Şatafatlı hayat. Bolluk. Zenginlik.

Takdis eylesin : Mukaddes eylasin.