İSLAMİYETDE MAHREMİYET

Erkek ile kadın arasında Emr-i ilâhî ile bildirilmiştir.

Mahremiyet :

Harime kelimesinden gelmektedir.

Bir de hurime vardır.

Muayyen bir hudud dahilinde yek diğerine karşı bir edeb, bir gizlilik bu hürmetin ötesinde gizli bir hürmettir.

Bu hürmet evvelâ cesedîdir. Bu lâf üzerinde düşün.

Burada gizlilik insanın edeb tarafıdır.

Bu edebin normalde, erkek cinsi ile kadın cinsi arasında bir hududu vardır ki umumîdir.

Anan olsun, kız kardeşin olsun, ailen olsun hepsine bir hudud dahilinde mahremiyet ve hürmet vardır.

Erkek ve kadın birbirlerine karşı bir setir ile hududlandınlmıştır, istisnasız olarak. Tesettür erkek ile kadın arasına konulmuş hayâ perdesidir.

Evvelâ dıştan...

İslâmda kadının fiilî namusu tesettür ile başlar.

Tesettür bundan emrolunmuşlur.

Örtüler erkek ile kadın arasında mukaddes sınırı çizer, hududlandırır.

Sen mukaddes sınır nedir onu anlamaya savaş...

Bu setrin akraba arasında biraz hududu değişir.

Nikâhla da mahremiyet hududu başlar.

Nikâh bu hududun hikmet ve incelikle, aynı zamanda küfre kadar götürecek gizli bir perdesidir.

İnsanın evvelâ cesedi kâfir olur.

Ruhun kâfir olması çok güçtür.

Bu mahremiyetlerin hepsi cesede aittir.

Cesedden sonra: Kelâma, Sese, Göze ait olanları baslar.

Bu hususların umumî nizamı kadına ve erkeğe setr-i avret şeklinde emrolunmuştur.

Avret; insanın yaratılışında her cinste bulunan cesedin, ruhu temiz ve Hakk’ın istediği şekilde tutulması için setir edilmesi icab eden yerler, hâller, fiiller.

Setrin mânâsı dışarıdan herhangi birşeyle gizleme fiiline verilen tâbirdir. Erkeklerde, kadınlarda bu hâl doğuştan yapılması lâzım ise de farziyeti emirin tatbiki büluğda mükellefiyet başladığı zamandan itibaren farziyeti başlamış demektir.

Bu şerrin umumî şekli vardır.

Her İslâm erkek ve kadına farzdır.

Evlilik, akrabalık, sıhriyetde umumî şeklin bir kısmı ref olunur.

Fakat bazı hususları değişmez.

Bu setrin mecburiyeti ölünceye kadar devam eder.

Setir erkek ve kadında umumî olarak şu kaide ile çizilmiştir:

1 - Kadın :

Fevka’s-sütte. Tahde’l-rikbe ...

Meme üstünden diz altına kadar örtmek...

Meme sütün geldiği yerdir.

2 - Erkek :

Fevka’s-sürre, fevka’l-rikbe ...

Göbek üstünden diz üstüne kadar örtmek ...

Göbek ana rahmine bağlı rızık yoludur.

Hased : Zevâl bulmasını istemek.

Gıbta : Bir kimsenin nail olduğu nimete onun zevâlını istemeksizin nail olmayı arzu atmek.

Gıybet: İşittiği zaman hiddet ve müteessir olacağı sözleri söylemek.

Hased, bir kimsenin nail olduğu bir niğmetin zevâlini istemek.

Bilerek veya bilmeyerek Hakk’ın takdirinden, çizdiği ve arzuladığı değişmeyen nizamın ince yolundan uzaklaşmak duygusudur.

Yaratılışta bu duygu mevcuddur.

Ateş olan yerde nasıl sıcaklık ve duman varsa ki bu ateşin icabıdır.

Hased duygusu da yaratılışın insana verdiği herşeyin icabıdır.

Ateşden nasıl duman çıkarsa hased duygusundan da “Nazar” çıkar ki bu hasedin bilmeyerek görünmeyen âdetâ elektronik bir te’siridir.

Nazar, birşeye bakmak, hayranlık duyarak tetkik etmek için anlamak için bakmak bugün bunlar akıl, düşünce melekeleri ile ruhun bakışıdır.

Buna halk arasında nazar ismi verilir.

İnsanda bulunan Hakk’ın güçlerini hayra değil de şerre kullanmak olur.

Nazar hakdır.

“Deveyi kazana insanı mezara götürür.” Hadîstir,

Akıl ve düşünce ile insan kimseye zarar veremez, vermez.

Ancak nefs ile bunu yapar.

Zira nefis serbes bırakılmıştır.

Mes’uliyet de nefse yükletilmiştir.

Hülâsa nazar, hasedin bir nev’î dışarıda canlıya cansıza, hayvana, nebata te’sir eden ince bir te’sirdir.

Ağaç, çimen, gül, at, koç, koyun, ineğe çok nazar isabet eder.

Setr-i avret bundan dolayı emrolunmuştur.

Setr-i avrette nazar vardır.

Nazarda da şirk gizlidir.

Hased : Cehennem ateşidir.

“Hasud insan cehennemdedir!”hadîs-i şerîfleri vardır.

“Gece aynaya bakmayınız” hadîsinde gizli birşey vardır.

Setr-i avrete nazar nefsin cinsi merakını korumak maksadı iledir.

Kadına bakmakda cinsi nazar vardır.

Bu nazarda da hased vardır.

Niye o kadın benim olmuyor?..

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.

Bunun halk arasındaki bir darb-ı mesel hâlinde hasedi izah eder.

Hased bir mes’uliyeti mânevîyeyi mucib değilse de cesedi küfre kadar götürebilir. Ve cesedi azaba kendiliğinden hazırlar.

Hasedden kurtulmak zordur fakat mümkündür...

Hased insanı mahva kadar dünyada müthiş sûrette tedirgin edeceği gibi âhirette de cehennem azabına duçar eder ve hazırlar.

Setr-i avretin silindiği yerde mukabil cinsin şehvanîyetini tahrik eder.

Bu da cismanî bir hasedin tezahürüdür.

Hased olmayan yerde şehvanîyet kalmaz.

Cenab-ı Hakk kulları kurtarmak ve mağfiret etmek için emir sûretinde mecburiyeti mânevîye hâlinde bildirmiştir.

Bir madalyonun bir tarafı hased, diğer tarafı şehvanîyettir.

Madalyonun yanı da nazardır.

Dikkat buyrulursa:

Şehvanîyeti gidermek için zorla ırza geçmek.

Bu şehvanîyetin verdiği hasedden dolayı zehirlemeler, öldürmeler, katiller vardır. Birinin kocasını öldürüp kadına mâlik olmak.

Tersi karı kocasını öldürerek başka sevdiğine gitmek.

Malı, serveti herşeyi bana kalsın diye hasedden:

Koca karısını veya, kadın kocasını veya akrabasını öldürmek...

Bu hadiseler mahkeme dosyalarının çoğunu doldurmaktadır.

Cinâyetler, ihtilâller, katliamlar, harplerin hepsinin nüvesinde hased nüvesi gizlidir.

Cesed : Lâ mekândan olan ruhun tezahürü için hazırlanmış ilâhî bir mekândır.

Gıybet : Bir insanda; kıskançlık, hased, hiddet, menfaat hislerinden menşe’ini alarak hakkında gıybette bulunduğu insanda olan ilâhî esmâları herşeyin kendinde hazır ve nazır görücü ve duyucu olan ALLAH'ın bizce görünmez mevcudiyetini unutup söylemeye gıybet denir.

Büluğdan itibaren Hakk’ın emirlerini aksatmadan yerine getiren evli bir islâm kadınının başının örtüsü böyledir. Dışarıda ...

İbâdet esnasında yani namazda: Burun, ağız, çene, kapalı değildir.

Bu örtünmeden maksat nedir?

Bu birinci bir mahremiyetin üzerine konulmuş ikinci bir mahremiyettir. Birinci olmadan ikincisinin kıymeti yoktur.

Bu örtünme yapılmaz ise ne olur?

Dikkat buyrulursa bu cesedî bir örtünmedir.

Günah mıdır?

Günah nedir bunu bilmek lâzımdır.

Günah: İnsanın kıymetini korumak için kendi kendine hakaret etmemesi için yasak olan herşey, her hâlet, her türlü duygu ve söz.

Burada yasak olanlara riâyet etmek farz değildir.

Farz : Yapılması kati olan şeyler.

Farzda mecburiyet yoktur.

Hakka yanaşmak için bu mecburiyet vardır.

Eğer aksi olsaydı o da olamazdı.

Herkes münkir olurdu, insanın serbestisi ortadan kalkar.

Cenab-ı Hak kimseyi suçlu tutmazdı, tutamazdı, peygamberlere lüzum kalmazdı...

01.06.1983 Cuma

Setr-i avret : Başkalarına gösterilmesi haram olan yerleri örtmek. Şer'an örtülmesi lâzım gelen yerlerini örtmek. (Bak: Avret-Tesettür)

Setr : (Setir) Örtme, kapama, gizleme.

Avret : Eksik. Gedik. Gizlenmesi lâzım gelen şey. Dinen örtülmesi vâcib olan âzâ, ud yeri. Utanılacak ve hayâ edilecek şey. Erkeklerde göbek ile diz kapağı arasındaki kısım. * Kadın. Zevce. Nikâhlı. * Gece uykuya yatacağı vakit ve seherden evvel uykudan kalkılacak saate de şeriat örfünde “avret” denir. Öğlen ve öğle uykusu zamanına da kezâ aynı isim verilmiştir. (Çünkü o anlarda uyku ve sair sebepler dolayısıyle insan açık saçık bulunabilir. İzinsiz, haber vermeden, kimse, başkasının yanına bu vakitlerde girmemesi İslâm âdâbından ve Kur'ân emirlerindendir.) * Siper. Hududda pusu yeri. Harpte zarar gelecek yer.

Sıhriyet : Evlenmek suretiyle meydana gelen akrabalık.

Zevâl : Zâil olma, sona erme. * Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek. * Güneşin tam ortada gibi, baş ucunda bulunduğu zaman.

Büluğ : Erginlik. Olgunluk. Çocukluk devresini tamamlayıp ergenliğe geçiş. Ergenliğe ulaşan genç, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzlarla mükellef (yükümlü) olur.

Ref’ : Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. * Lağvetme, hükümsüz bırakma. * Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.

Zeval : Zâil olma, sona erme. * Gitmek. Yerinden ayrılıp gitmek. * Güneşin tam ortada gibi, baş ucunda bulunduğu zaman. * Güneşin nısf-ı nehar dairesinden batmaya doğru dönmesi. Seyrinin sonuna yaklaşması.

Hâlet : Suret. Hâl. Keyfiyet.

Riâyet : İyi karşılamak, ağırlamak, hürmet etmek. * Uymak, tâbi olmak.

Şehvanî : şehvetle ilgili, şehvete ait. * şehvete çok düşkün olan kimse.

Menşe : (Neş'et. den) Esas. Kök. Bir şeyin çıktığı, neş'et ettiği yer. Beslenip yetişilen yer.