Nazar : Bir şeye bakmak; Hayranlık duyarak, Tetkik etmek için, Anlamak için bakmak...
Bunlar akıl düşünce melekeleri ile ruhun bakışıdır.
Bir de hased ile bakmak var dır ki bu nefsin bakışıdır..
Buna halk arasında nazar ismi verilir.
İnsanda bulunan Hakk’ın güçlerini hayra değil de şerre kullanmak olur.
“Nazar Hak'dır deveyi kazana insanı mezara götürür.” Hadîs-i Resûlü Ekremdir.
Akıl ve düşünce ile insan kimseye zarar veremez, vermez.
Nefs ile bunu yapar.
Zira nefis serbest bırakılmıştır.
Mes’uliyet de nefse yükletilmiştir.
Nazar; Ağaç, çemen, gül, at, koç, koyun, inek gibi hayvanlara çok isabet eder. “Gece aynaya bakmayınız!” hadîsinde gizli bir şey vardır...
Setr-i avret: Setr-i avrette nazar vardır.
Nazarda da şirk gizlidir.
Nazar yani hased duygusundan doğar.
Hased : Bilerek bilmeyerek Hakk’ın takdirinden uzaklaşmak duygusudur.
Burda da şirk gizlidir.
Hased İslâmda men’ edilmiştir.
“Hasud cehennemdedir” hadîs-i şerîfi vardır.
Setr-i avrette nazar nefsin cinsî tarafını korumak maksadıyladır. Nazar ile olur. Kadına bakmakda cinsi nazar vardır. Bu nazarda da hased vardır. “Niçin benim olmuyor!” düşüncesi haseddir.
05.02.1982 Cuma
“Gözü gönlü tok.”
“Aç gözlü.”
Tâbirleri vardır insanlar arasında...
Bu sözler insan nefsinin göz ve kulağa ait duygularının sapık eseridir.
Hased: İslâmda haramdır.
Yani ALLAH'ın sevmediği, istemediği bir duygudur.
Ama bu duygu insanda vardır...
El Ganî, Er Rezzâk esmâlarına bu duygu da hafif isyan mahiyetindedir.
Bu duygular nefisten cesede intikal ederse o zaman cesed de hasta olur. İşte o vakit insan cesedî ve nefsî bir kompleks içine düşer ki buna kıskançlık ismi verilir. Kıskançlık insanın kendi kendine habersiz düşmanlığı gibidir.
Hem ruha hem cesede ârız olan bu hâl bu duygu İslâmda fena bir hâldir.
ALLAH : “ben kulum ile görürüm.” Hadîs-i Kudsîde buyrulur.
Hased kıskançlık bu bakışa hakaret olur.
İrade-yi cüziye ile bunu kontrol altına almak insanın elindedir.
Kıskançlık iyi birşey değildir.
Kıskançlıkla hased ALLAH'ın takdirine de karşı gelmektir.
Cezâsı da vardır.
Bu cezâ dünyada çekilir.
Cezâsı olan herşeyin önüne geçmek için ALLAH ve Resûl çarelerini bildirmiştir. Ve bu insanın elindedir.
Bu cezâ çekilir.
Cenab-ı ALLAH insanın iradesi haricinde olan hareket fiil ve nefsi arzuları yasak etmemiştir.
İrade ve elde olmıyan şeylere cezâ düşünmek zâlimlik olur.
ALLAH kulları için gafurdur.
Bunların önüne geçmek için “kanaat edenleri ALLAH sever” hadîsi kudsisi vardır. ALLAH'a ve emirlere mutî’ olan bunlardan uzak olmuş olur.
Nefsin isyanlarına kaşı ALLAH, yolunu da göstermiştir.
Hülâsa; Hased görünmez kıskançlık sûretinde ortaya çıkar.
Kıskançlık kelimesi bazen değil de daima iyice anlaşılamayan hususlarda kullanılmaktadır.
Maalesef bu husus İslâmda yanlış anlaşılmağa yol açmıştır.
ALLAH emirlerini, peygamber bildirilerine yanlış veya inkıyad veya etmemek hususlarını doğurmuştur.
Bu mahremiyetle karıştırılmıştır.
Mahremiyet hususunda: iffet, örtünme, bu emirlere riâyetsizlik veya hududu hafif tecâvüz hususunda kıskançlık hastalık olursa bu küfre kadar gider.
Karısını başkasına İslâmi normal hudud haricinde göstermemek bunu marizî bir hâle getirmek mahremiyetden çıkar.
Kıskançlık olur.
Kıskançlık yekdiğerine hakiki itimatsızlık tezahürüdür.
Resûl zamanında böyle değildi.
Şafîlerde kadın azab derecesinde örtülüdür.
Bir mahremiyet emrinin marazı bir hâlde kıskançlık şeklinde tezahürüdür. Kıskançlık cinâyetlere kadar uzar ki bu cezâyı müstelzim haramdır. Kıskançlıkta emirlere, mahremiyete de hürmetsizlik vardır.
Hased ise Hakk’ın takdirine isyan vardır ki bu hususda hadîsi Resûlü Ekrem: “Hasud cehennem azabındadır hem dünyada hem âhirette!”
Her türlü aile facialarında kıskançlık ve ileri derecede hasedin nüveleri mevcuddur.
07.08.1981 Cuma
Hased : Başkasının iyi hâllerini veya zenginliğini istemeyip, kendisinin o hâllere veya zenginliğe kavuşmasını istemek. Çekememezlik. Kıskançlık. Kıskanmak.
Mahiyet : Bir şeyin içyüzü, aslı, esası. Bir şeyin neden ibâret olduğu, künhü, esası, hakikatı.
Maalesef : Esefle, üzüntüyle.
İnkıyad : Boyun eğme. Mutî’ olma. Teslim olma. İtaat etme. İmtisal.
Mahremiyet : hürmete değer oluş.
Marizî : (Maraz. dan) Hasta. İlletli. Dertli.
Müstelzim : Lüzumlu, gerektiren. Mucib ve sebep. Bais olan. Bir şeyin lüzumunu deruhde eden.