ŞEYTAN

Şeytanın bir melek olduğunu söylerler, ismi Haris'dir.

Yaptırdığı işlerin ismi de Hannas dır.

Şeytan kâfir değildir.

Meleklerde kâfirlik diye bir şey yoktur.

Kâfir: Hakkı hiçe sayan ALLAH'ı inkâr eden demektir.

“Kâfir şeytan!” derler.

Bu doğru bir lâkırdı değildir.

Şeytana küfredilmesi de küfürdür.

ALLAH'ın meleğidir.

Hakk tarafından bir vazife verilmiştir ona...

Sebebi bilinir fakat söylenmez.

Kendisi değil vazifesi lânetlenmiştir.

Şeytan ismi nedir?

Meleğin lânet ile üzerine aldığı vazifenin ismidir.

Müfred olarak kullanılmıştır.

Zira şeytan ismi verilen melek tektir.

Kur’ân-ı Kerîmde bir de “şeyatin” lâfzı vardır.

Cem’i olarak şeytanlar demektir.

Bu şeyatin lâfzı umumîyetle şeytanın bir çok olduğu düşüncesini doğurmuştur. Hatta “şeytan bir tarafı erkek bir tarafı kadındır birleşirler zürriyet husule getirirler” diye saçmanın şampiyonluğunu gösteren bir kitabda yazıyor, bu asrın mürşidlerinden biri.

Şeyatin, şeytanın birçok olduğu demek değildir.

Şeyatin, insanlar arasında geçen fena kötü, Hakk’ın men’ ettiği arzu hilâfına olan fiillerdir.

Lânetlenmiş fillerdir, hareketlerdir, işlerdir.

Bu işlerin yaptırma mümessilleri olan şeytan yaptırdığı bu işlerden dolayı mes’ul değildir.

Fiilleri yapan insanlar bunlardan mes’uldür.

Şeydana kâfir demek küfretmek de küfürdür.

“Lânetullahı aleyh” lânet edilir.

O da Hakk namına olur.

Şeytanın yani meleğin şahsına değil, yapacağı vazifelere yaptırdığı fena, kötü işleredir bu lânet...

Cenab-ı Hakk kelâmı celilinde:

Meselâ içkinin, hınzır eti yemenin “ame-li’ş-şeytan” şeytanın amelidir buyurması bu işlerin, şeytanın yaptıracağı vazifelerin isimleridir.

Yoksa şeytan melektir, ismi, hariçtir.

Ne yer, ne içer. Ne içki kullanır. Ne kumar oynar.

Hatta cennetde cennetlik kullara lâtif hareketlerle, kerem göstermekle vazifedâr melekler vardır.

Cehennemde Hakk’ın emirlerini, azaba müstehak mahlûkları zorbalıkla değil hilmiyet ve nezakette icra etmeye memur melekler var.

“Zebani” dediğimiz melekler de onlara verilen vazifenin isminden dolayı verilmiştir.

Bir insan yapmak istediği şeyi yapar.

Fakat ne istediğini tesbitte hür değildir.

Hakk’ın nehyettikteri şeyleri yapanlar:

Bunlar cesede ait.

Ruha ait.

Bir de ruh cesedin aklın arasına girmiş nefse ait kabahatler vardır.

Şeytan ruha musallat olmaz.

Nefse musallat olur.

Nefse ait kabahatlerin tövbesi vardır:

Bunlar da Hakk’ın yarattığı insandan sudur ediyor.

Bu iş sanki başka birine atfediliyor.

Şeytana...

Bu sûretle Hakk tövbeyi kabul edip af ve mağfiretinin hududsuz olduğunu şeytanla perdeleyerek ifade etmiştir.

Şeytan meleklerin hocasıdır.

Hangi meleklerin onu da sen bul...

İlmiyle, akliyle bütün meleklerin hocası olmuştur.

Meleklerin hocası olan “Şeytan” kendiliğinden bu vazifeyi üzerine almak için icbar edilmemiştir.

İlim ve akıl da, “kibir” in büyük bir şirk olduğunu bildirmektedir.

“Ben şeytanımı öldürdüm.”

“Şeytan, Hz. Ömer'den kaçar.”

“Abdestli olana şeytan yanaşamaz.”

“Şeytan, peygamberden kaçar.”

“Şeytan, insan kanı içinde dolaşır.”

Bunların hepsi hadîstir.

Bu hadîslerin inceliklerini düşünürsen başka kapılar açılır sana...

Geçmiş peygamberlere şeytan görünürdü.

Sokaklarda dolaşan kadınlar.

Hamamlar.

içlerinde fısk ü fücur işlenen evler.

Kumar içki eylence yerleri.

Yalan dolan dedikodu.

Mânâsız boş sözler ve işler.

Pazar yerlerinde toplananlar.

Kapı eşiklerinde uzun sohbet edip boş lâf konuşanlar.

Bunlara sokak ehli denir ki cehennem ehlidir. “Ehle’s-sükuk ehlü’n-nar”

“Benim ümmetimin Yahudileri, namaz kılmayanlardır.”

Şeytan olmasaydı cennet ve cehennem halk edilmezdi.

Artık sen düşün.

Bizden söz bu kadar.

Şeytan, Hakk’a karşı gelmemiştir.

Yaptıracağı işler için Âdem'e secde yani mutî’ kalmamıştır.

Âdem'i, Hz. Havva yoluyla kandırmıştır.

Havva ile arası bozuk değildi.

Havva kanalı ile Âdem'i kandırdığı için yanlış olarak kadına şeytanî amellere işlere vesile olduğundan şeytan demişlerdir.

Bu da Hakk’ın emri ve muradı iledir.

Bu işler herkesin kavrayacağı işler değildir...

Zürriyet : Soy, nesil, döl, kuşak.

Husul : Peydâ olma. Hasıl olma. Meydana gelmek. Üremek, türemek.

Mümessil : Vekâlet eden. Bir şahsı bir topluluğu veya şahs-ı mâneviyi temsil eden. * Benzeten. * Kitap bastıran. * Vekil. * Rol temsil eden. Aktör.

Mes’ul : Yaptığı iş ve hareketlerden hesap vermeğe mecbur olan. Mes'uliyetli. Bir işin idâresi kendisine âit olan. * Ceza verilmiş olan.

Sudur : Olma, meydana gelme. Sâdır olma. * (Sadr. C.) Göğüsler, sadırlar.

Ehle’s-sükuk ehlü’n-nar : sokak ehli ateş ehlidir.

Mutî’ : İtaatli. Terbiyeli. İsyan etmeyen. * Rahat.