ALLAH nefsin taşıyamayacağı yükü vermez.
“Lâ yükellifullahe” : ALLAH teklif etmez, ALLAH'ın teklifi yoktur.
Neye?
Kimseye teklif etmemiştir.
Hiç bir mahlûkata bile. Ancak nefse...
Onun da kaldıracağı kadar yüklemiştir.
“İlla nefsen vüsaha” : Ancak nefsin kaldıracağı kadar vardır.
O hâlde teklif hududludur.
ALLAH'ın yüklediği bir iş yoktur.
Ancak nefsin tahammül edeceği kadar vardır.
Bunda ind-i ilâhînin mahlûkata karşı gösterdiği adalet mevcud olduğu gibi ALLAH'ın Azîzu’l- Hakîm, Gafuru’r- Rahîm olduğu bildirilmektedir.
Cesede Hayy verilmiş.
Cesedi işletir, işi odur.
Yani makinanın benzini mesabesindedir.
Buraya yani Hayy ile işleyen cesede ruh verilmiş cesedi idare eder ve hünerlerini bu ceseddeki bulunan organlarla gösterir.
Ruh aynı zamanda muakkildir.
Nefis de bu iki nesnenin arasındaki tezahurlardır.
Nefis serbest bırakılmıştır.
Yukarıdaki: “ALLAH yüklemez ancak nefse taşıyacağı yükü verir” demek işte bu nefse aittir.
Nefis imkân âlemine mütehammildir.
Yani oranın kanunlarına dayanabilecek şekildedir, demektir.
Kudret âlemine ne cesed, ne Hayy, ne nefis tahammül edemez.
Ancak emir âleminden olan ruh, bu kudret âlemine ait olduğundan mütehammildir. Bundan dolayı nefsin ruha tabi’ olması gerekir.
Musa'ya:
“Burası “Makaddesi Tuva” dır. “Yâ Musa. Ayağındaki nalinleri çıkar!” âyetinde buyrulması:
“Aklını başına al, düşün, sen yani cesedin topraktan halk edildiğini unutma!” demektir.
“Ruhunla yanaş!” emridir.
Resûl'e bile:
“Ve ila rabbike fergab” “ondan sonra yanaş!” emri vardır.
Birini azarlamak o insanı azarlamak değildir.
Ne ruhunu ne cesedini.
Yaptığı fena işleri azarlamaktır.
Unutma, “iyi ameller yapınız!” emri bunu hatırlatır.
Azarlamada çok ince bu isyan gizlidir.
Bir sözden incinmek kendi kendine ruh ve cesede bir nev’î küfür olur.
Onun için güler yüzlü olun budur...
“Her şeyi hoş gör yaratandan ötürü”...
Kudret âlemine tecâvüz etme demektir.
Hiddet, öfke de insanın anlayamayacağı bu anlatılanı bilmemekten ileri gelir. İncinmekte hüner yoktur.
İncinmede ince bir isyan vardır ki bu çok büyük bir şeydir.
Söylenemez insan utanır ve utanması küfre sürükler.
Onun için:
“Her gün istiğfar ediniz”
“üç günden fazla dargın durmayınız.” Resûl'ün emirleri budur.
Niye üç günden fazla.
Üç gün nedir?
Cesed ve ruha, nefsin isyanını üçünü birden karıştırmak ve kudret âlemine tecâvüz olduğundandır.
Onun için:
“Daima istiğfar ediniz!” tavsiye-yi Resûl, insanın yüzüne vurmadan kendi nebîlik nezaketi ile bildirmiştir.
Zira o da azarlama olur.
İstiğfarın ehemmiyeti şu hadîste gizlidir:
“Üç günden fazla dargın durmayınız!”
Bunun biri ruha hitap.
İkincisi cesede hitap Üçüncüsü nefse hitap.
Yani imkân âleminde bulunan kudret âleminin kudret ile halk edilen ve senin yaratıldığın toprağa, cesedini işleten Hayya ve kudret âleminden aklî külliden bir nebze akıl alarak, irade-yi cüziye ile imkân âleminde bulunan kudret âleminin nesnesi ve ALLAH'ın emrinden olan ruh ile tenasüb...
Bu intizam ve uygunluğu bozmayınız demektir.
ALLAH Azîzu’l- Hakîm, Gafuru’r- Rahîm bulunduğu için Resûl'ün diliyle bu ince işi bize büyük nebîlik nezaketi ile bizi azarlamadan bildirdiği bir hadîs-i şerîftir.
29.05.1982. Cumartesi
VI Luüi 3&I ı V......
“La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha... : ALLAH her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar...” (Bakara 2/286)
İnd : Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Hissî ve manevî mekân. Maddî ve manevî huzura delâlet eder. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir.
Ind-i ilâhî : ALLAH'ın indinde. ALLAH'ın nazarında.
Mesabe : Derece. Menzile. Rütbe. * Sevab yeri. * Merci, melce'.
Muakkıl : Akıl sahibi.
Mütehammil : Tahammül eden, katlanıp sabır ile kabul eden. Dayanabilen, kaldırabilen.
Tuva : Övünmüş, senâ edilmiş şey. * Tur-i Sina dağı eteğinde bir vâdinin adı.
“Feiza ferağte fensab. Ve ila rabbike ferğab : Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.” (İnşirah 94/7-8)
Cüz’iyyat : Cüz'î olan şeyler. Ufak tefek şeyler. Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler. Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar.
Nesne : şey, herhangi bir şey.
Tenasüb : Uygunluk, uyma, tutma. Yakınlaşma. * Nisbet, kıyas. * İki adet birbirine nisbet edilerek yapılan hesap usulü.