HALVET PENCERESİNDEN

Halvette insan ezel ve ebed arasında kendinde gizli esmâ süslerini seyreder.

Ya görür ya görmez...

Ezel: Başlangıcı olmayan başlangıç...

Ebed : Sonu olmayan son...

Bu kelimeler halkeden Hakk Tealâ hakkında kullanılır...

İnsan idrakinin son hududlarıdır...

Bu idrak hududu içinde ne varsa görünür görünmez zevceyndir.

Yani çifttir.

Bunu müsbet ve menfi kelimeleriyle ifade ederiz.

Dişi, erkek de diyebilirsiniz...

Bu iki zıt diyebileceğimiz kutuplar:

“Ol!” “KÜN!” emrine tabi’dirler. Yanaştılar mı o ne ise hemen olur. Veya yavaş yavaş olurlar.

“Olma!” emrine tabi’ olarak da yekdiğerinden yavaş yavaş birden ayrılırlar. idrakimize göre kaybolurlar. Aslına dönerler...

“Ol!” ve “olma!” emri her an câridir. Kâinat bu iki emrin tezahürüdür.

“Efe ayînâ bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedîd”

Kelâmı budur.

Kün feyekün: Herşey aslına dönecektir...

Burada asıl nedir, idrak ve akıl dışı bu söz...

“ALLAH” bu ezel ve ebed kelimeleri içinde idrak edilir... inanmamak veya inanamamak aklın ve idrakin hududları.. Zorlama!.. Edeb dışıdır... Sakın, kendini ıslâh etmeye ulaş!.. Ezel: Bilinmeyen kudret...

Ebed: Bilinmeyen güçler...

Tabiat: Dediler şimdi doğa diyorlar.

Tabiat: Var olan herşeyin işlemesi, nizamı..

Doğa bir şeyden doğma mânâsınadır.

Yokdan vücud bulduğunu haykırıyor bu kelime..

Hâlbuki bu sözcük içinde bilmeden tasdik gizli...

Bu kelimelere kızmayın, hiddetlenmeyin...

Bu kelimeler ezelle ve ebed arasında var olan şeylerin idrak hudududur. Yani tabiat, doğa...

Hakk Tealâ insanları haberi olmadan ebede davet ediyor.

Bunlarla akıl ve idrak hududu bildirilmiştir.

Herşey sudan halkedildi. Bunu kabul edin.

Akıl ve idrak hududuna dönün bu hudud içinde tefekkür edin düşünün... Bütün dahi kafalar, filozoflar düşünce ve akıllarını seferber etmişler.

Bir çok nazariyeler kurmuşlar...

“Bunlar da hududa tecâvüz etmeyin, buralarda durun!” demişlerdir...

Monat nazariyesi.

Kant Laplace nazariyesi.

Aranyuz nazariyesi.

Kuvanta nazariyesi,

İzafiyet nazariyesi.

Daha binlerce nazariyeler...

Düşünce ve aklınızı görünen ve idrak ettiğiniz şeylerde durdurun.

Bu malzeme ile kendinizde gizli ilâhî süs ve kuvvetlerle görünmeyen, bilinmeyen şeylere yönelebilirsiniz...

Bu sözleri dinl!

Sen bana yetişemezsin!

Ben de sana yetişemem.

Bu makam ve bilgi meselesi değildir.

Tekebbür hiç değildir.

Zira daima dönen yuvarlak bir dünya yüzündeyiz.

Kimin kime yetişeceğini bu yuvarlaklık içinde düşünmek lâzımdır...

Topraktan yaratıldık diyorlar.

Toprağa yalınayak ile bas.

Alnın toprağa değsin.

Yalnız ayaklarına iyi bak.

Temiz tut! Nasırlanmasın.

Abdestde ayaklarını aşık kemiklerine kadar yıkarsın.

Meshedeceğin zaman ayağının altına meshetmek yok, yasak edilmiştir. Niçin? Bunu sorma! Öğrenirsen toprak ayağını yakar.

Hakiki anaların ayağının altını cehennem ateşi ne ise yakmaz.

“Böyle anaların cennet ayağının altındadır!” buyrulmuştur.

Bunları ben söylemiyorum.

Resûlü Ekrem söylüyor.

“Erkeklerin ayağının altını cehennem ateşi yakmıyacak!” diye bir haber yok... Bir düşünce yok!..

Yalnız: “Çabuk geç yâ mü’min ateşimi söndürüyorsun!” söylüyor.

Kim?

(Dabbe...Dabbeden ayakla geçilir. Uçarak değil...)

Ezel ve ebed arasında hiç birşey yoktu.

Yokluk bile yoktu.

ALLAH, “OL!” emriyle kime, neye hitap ediyor?..

Buna cevap var ama büyük tehlikedir burası.

Tımarhane ile cehennem arasıdır bu sualin cevabı...

Sorma, düşünme, hemen secdeye kapan?..

Hatta bu secde farzdır.

Ne secdesidir bu bilirmisin?...

Bağışlayın bilemem!

Bilsem de söyleyemem.

Aklımdan bile geçiremem.

ALLAH'a sığınırım o kadar!..

Toplandılar gece yarısı,

O yıldız göründüğü zaman,

Ben de onlardan duydum.

Rica ettiler:

“Gösterme kendini artık!..”

Halvet : Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme. * Gizlilik.

Ezel : İbtidası ve başlangıcı olmayan, her zaman var olan.

Ebed : Ebedîlik. Zevalsizlik. Sonu olmamak.

Zevceyn : Karı ile koca. Kadın ile erkek çift. Zıttı da olan.

Tabi’ : Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden.

Cari : Akan, akıcı. * Geçmekte olan. * İnsanlar arasında mer'i ve muteber ve mütedavil olan.

“Efe " ayînâ bil halkil evvel bel hum fi lebsim min halkin cedîd : İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.” (Kaf 50/15)

Dahi : Eşine ender rastlanır, hârikulâde zekâ, fatanet ve hikmet sâhibi.

Tekebbür : Kibirlenmek. Kendini büyük saymak. Nefsini büyük görmek. (Bak: Taabbüd, Tevazu')