VAHİY

Harfsiz kelimesiz sözsüz sessiz, Cebrail ile dile getirilen nasıl olduğunu bilemediğimiz ve ismine “Vahiy” dediğimiz bu ihtizazların hepsi “ALLAH’ça” dır.

Resûl'de Arap lisanı üzere kelimelere âyetlere tahavvül etmiştir.

Yani; Resûlü Ekrem'in söylediği Cebrail'den aldığı “ALLAH’ça”nın Arapça'ya tercümesidir.

Musa, dağda : “Yâ Rabbi bana kendini göster!” dedi.

Kendi dilinde ona “ALLAH’ça” hitap geldi.

Bu ses nece idi?...

Hayır. Musa'nın içinde kendi diline tercüme olan “ALLAH’ça” idi.

“Beni göremezsin!”

Bu hitabı yani “ALLAH’ça”yı Musa'dan başka kimse anlayamazdı ve duyamazdı.

İnsan kulağı bir diyapozunu saniyede 14 defa ihtizaz yaptıran müessirin sesini duyar.

Aşağı düştükçe ihtizaz yani frekans hızlanıp küçüldükçe sıfıra kadar gider. Atomlardan böcek ve karıncalara, daha küçük hayvanata kadar ses duyamayız.

Bu, insana bir şey fısıldar.

Anlarsanız, incelir, proton olur diyelim.

O zaman bütün atomların ve protonların durmayan raksı başlar ki buna tesbihat ismi verilir ALLAH dilinde...

Bu, ta “ALLAH’ça”ya kadar yanaşır.

Bu sözleri biraz düşünün, bir şeyler anlayabilirsiniz!..

Kur’ân-ı Kerîmde “lisanen Arabiyyen” buyrulması Resûlü Ekrem'in “ALLAH’ça”yı Arapça ile söylediği vahiylerin ve Resûl'ün doğru söylediğini Cenab-ı ALLAH “lisanen Arabiyyen” âyeti ile tasdik ediyor.

Söylediği doğrudur, insan lisanı kelimeleri izaha kâfi gelmez ise de bu sözler insana birşey fısıldar.

Onu kavramaya çalışınız...

13,2.1982,Cumartesi

Vahiy : Bir fikrin, bir hakikatın veya emrin Allah (C.C.) tarafından Peygambere bildirilmesi. * Lügatte vahiy: Kelâm, kitap, işaret, irsal, ilham, ifham, emir, teshir, bir şeyi harfiyyen i'lâm, bazı hususi maksadları tebliğ gibi mânalara gelir. * Şeriatta vahiy: Dilediği ahkâmı, esrar ve hakaikı Peygamberan-ı Zişanına rüya, ilham, kitap, irsal-i melek yollarından biriyle Cenab-ı Hakk'ın bildirip ifham buyurması demektir.

Tahavvül : (Hâl. den) Birinden diğerine geçmek. Tebdil olunmak, değişmek. Dönmek. Bir hâlden başka bir hâle geçmek.

Müessir : Te'sir eden. İz bırakan. Te'sirli. Dokunaklı. * Hükmünü yürüten. Eserin sahibi.

İhtizaz : Titreşim.

Tesbihat : (Tesbih. C.) Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) sıfatına lâyık ifadelerle yâdetmeler.

İzah : Açıklamak. Bir şeyi anlaşılır hâlde söylemek veya yazmak.

Kâfi : Kifayet eden. Vâfi, başka şeye ihtiyaç bırakmayan. Yeten, yetişen, elveren.